Erişilebilirlik (Accessibility) Nedir?
Erişilebilirlik, bir ürünün, hizmetin veya fiziksel çevrenin, engelli bireyler de dahil olmak üzere herkes tarafından bağımsız bir şekilde kullanılabilir ve erişilebilir olmasını ifade eder. Bu kavram, yalnızca engelliler için değil, yaş, beceri veya güç farklılıkları olan tüm bireyler için eşit erişim fırsatları yaratmayı hedefler. Örneğin, rampalar, sesli yönlendirme sistemleri, hissedilebilir yüzeyler, kolay anlaşılır dijital arayüzler veya altyazılı içerikler, erişilebilirlik uygulamalarına verilebilecek somut örnekler arasındadır.
Erişilebilirliği sağlamak için evrensel tasarım ilkesi temel bir yaklaşımdır. Evrensel tasarım, ürünlerin, mekanların veya hizmetlerin, herhangi bir yaş, beceri veya fiziksel güç farkı gözetmeksizin herkes tarafından kolaylıkla kullanılabilmesini benimser. Bu yaklaşım, bireylerin hayatın tüm alanlarına eşit katılımını mümkün kılar ve toplumsal dışlanmayı önler. Dolayısıyla evrensel tasarım, sadece engellilere değil, tüm topluma fayda sağlayan kapsayıcı bir tasarım anlayışıdır.
Sonuç olarak, erişilebilirlik ve evrensel tasarım birlikte düşünüldüğünde, toplumsal eşitliği destekleyen ve herkesin yaşam kalitesini artıran güçlü araçlar haline gelir.
Erişilebilirliğin farklı türleri vardır ve her biri yaşamın farklı alanlarına odaklanır. Fiziksel erişilebilirlik, binaların, kamusal alanların ve yolların herkes tarafından rahatça kullanılmasını sağlar. Dijital (Web) erişilebilirlik, dijital içeriklerin ve uygulamaların engelli bireyler dahil herkes tarafından erişilebilir olmasını mümkün kılar. İletişim erişilebilirliği, metinler, görseller, videolar ve semboller gibi tüm iletişim araçlarının anlaşılır ve ulaşılabilir olmasını garanti eder. Sosyal ve kültürel erişilebilirlik, etkinliklerin ve yaşam alanlarının engelleri aşacak şekilde tasarlanmasını sağlayarak, herkesin toplumsal fırsatlardan eşit şekilde yararlanmasına olanak tanır. Ulaşım erişilebilirliği, toplu taşıma ve altyapının farklı yeteneklere sahip bireyler tarafından kolayca kullanılmasını sağlar. Son olarak, eğitim ve istihdam erişilebilirliği, özel eğitim gereksinimli öğrencilere uygun materyaller sunmak ve kurumları kapsayıcı hâle getirmekle ilgilidir. Tüm bu erişilebilirlik türleri bir araya geldiğinde, hayatın her alanının erişilebilir olduğu bir dünya mümkün hâle gelir.
Engelliliğin Tarihsel Serüveni: Dışlanmadan Dahil Edilmeye
İnsanların her zaman engelli bireylere bakış açısı aynı değildi. Günümüzde bile her insanın bu konudaki bakış açısı aynı değil. Peki ya geçmişte de böyle miydi? İnsanlar engelli bireylerin de kendileriyle eşit haklara sahip olan bireyler olduğunu kabul ediyor muydu?
- İlk çağlarda tarikatlarda engelli bebeklerin öldürülmesi yaygındı.
- Roma döneminde, engelli çocuklar doğumdan sonra Tiber Nehri’ne atılarak öldürülürdü. Zihinsel açıdan yetersiz olarak görülen kişilerin ise evlenmeleri yasaklanırdı.
- Platon’un ideal devleti üzerinde, sağlıksız ceninlerin ayrılması ve sağlıklı ceninlerin yetiştirilmesi üzerine öjeni (eugenics) kavramı tartışılıyordu. Aristo ise sağır doğanları akılsız olarak değerlendirmişti.
- 1300’lerde İngiliz monarşisi, zihinsel hastalığı ya da engeli bulunan bireylerin mal varlıklarını ele geçirmek ve yönetmek için özel bir kanun yürürlüğe koydu. Bu kanun sayesinde yapılan haksızlığın yasallaştırımasıyla kanunlara aykırı bir şey yapılmadığı iddia edilebiliyordu.
- Modern Çağ’da Hitler’in, hasta ve engelli bireylere yönelik olarak uygulanan Aktion T4 programı, 'yaşama elverişli olmayan hayatların' sonlandırılmasını hedefliyordu. Programın uygulamaları ötenazi (mercy killing) olarak adlandırılıyordu. 1939–1945 yılları arasında bu program kapsamında tahminen 275.000 kişi hayatını kaybetti.
Tarihin eski dönemlerinden beri engelli bireylerin dışlanan, hor görüldüğünü görüyoruz. Oysa ki en temel hakları herkes gibi eşit şartlarda yaşamak. Bu temel hakları için zamanla adımlar atıldı. 1547 yılında ilk kez engellilikle ilgili kavramlar yasalara girmeye başladı. 1948 yılında imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” sözleriyle başlıyordu. Bu metin, engelli bireyler için bir referanstı. 2009 yılında Türkiye’nin de taraf olduğu Engellilerin Haklarına Dair Sözleşme yürürlüğe girdi ve engellilerin haklarını uluslararası düzeyde güvence altına aldı. 2012 yılında kabul edilen AB Temel Haklar Şartı ise, engellilere yönelik ayrımcılığı yasaklayarak onların toplumsal yaşama tam katılımını zorunlu kılan bir çerçeve sundu. Ülkemizde ise 2005’te yayımlanan 5378 sayılı Engelliler Kanunu, 2013 ve 2014 yıllarında yapılan önemli değişikliklerle güncellendi ve engellilerin haklarının korunmasını daha da güçlendirdi.
Tarih boyunca dışlanmış olsalar da, günümüzde engelli bireylerin de diğer tüm insanlar gibi eşit haklara sahip olduğu kabul edilmekte ve bu yönde somut adımlar atılmaktadır. Bu kabul, hem yasal düzenlemeler hem de toplumsal farkındalık çalışmalarıyla desteklenerek, engelli bireylerin günlük yaşamda eşit fırsatlara erişebilmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Dünyanın En Büyük Azınlığı: Engelliler
Dünya genelinde yaklaşık 1 milyar engelli birey yaşıyor ve bu nüfusun büyük bir kısmı günlük yaşamda çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Ne yazık ki, her dört engelliden ancak biri gerekli yardım ve destek hizmetlerine erişebiliyor.
OECD-AB ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Bu oran, toplumsal politikalarda engellilere yönelik önlemlerin ne kadar kritik olduğunu açıkça gösteriyor.
Eğitim alanında durum daha çarpıcı: AB ülkelerinde ilkokul sonrası eğitimi bırakan engellilerin oranı %25. Bu oran İsveç’te %11 iken, Türkiye’de maalesef %60 civarında. Eğitim imkanlarına erişimdeki bu ciddi fark, engellilerin toplumsal hayata eşit katılımını doğrudan etkiliyor.
Ekonomik ve sosyal bağlamda tablo daha da zor: AB’de engellilerin yaklaşık %29,9’u yoksulluk veya sosyal dışlanmışlık riski altında bulunurken, Türkiye’de bu oran %77,1. Yani Türkiye’de engelli bireyler, erişilebilirliği düşük sosyal yaşam ortamlarında kendilerini geliştirme fırsatı bulamıyor. Sosyal çevreler ve dijital ağlar çoğu zaman onların ihtiyaçlarına uygun tasarlanmamış durumda.
Bu veriler, hem toplumsal farkındalık yaratmanın hem de erişilebilirlik ve kapsayıcılığı artıracak politikaları hayata geçirmenin ne kadar hayati olduğunu ortaya koyuyor. Engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştıracak, her insanla eşit şartlarda yaşamasını sağlayacak erişilebilir ortamları sağlamak bizim elimizde. Biz de bu eşitlik anlayışıyla hareket ederek, dijital erişilebilirlik ve web erişilebilirliği alanında aktif çalışmalar yürütüyor ve kendimizi sürekli geliştirmeye devam ediyoruz.
Kaynakça: